19 Ekim 2017

Doç.Dr. Yunus Emre Gürbüz

Giresun Üniversitesi'nde KTMÜ Rektörü Prof. Dr. Sebahattin Balcı’nın Başkanlığını yaptığı Merkezi Asya Üniversiteler Birliği’nin (MAÜB) Yönetim Kurulu kararı ve desteğiyle Karadeniz Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi (KARASAM) ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi  tarafından “Türkiye – Rusya İlişkileri” alt başlığı ile "7. Uluslararası Karadeniz Sempozyumu" gerçekleştirildi.

MAÜB Genel Sekreterliğini de yürüten ORASAM Başkanı Doç. Dr. Yunus Emre Gürbüz “Osmanlı ve Rusya arasındaki Prut ve 1768-1774 Savaşlarının Günümüz Tarih Eğitimindeki Yeri: Türkiye ve Rusya Ders Kitaplarının Karşılaştırmalı Analizi” başlıklı bir bildiri sundu. Bildirisinde Doç. Dr. Gürbüz kısaca şunları söyledi: “Osmanlı ve Rusya arasındaki ilişkilerin 1491 yılında başladığı kabul edilmektedir. Rusya ile Osmanlı’nın geniş topraklarda hüküm sürmüş olması, onları zaman zaman çıkar çatışmaları içine de sokmuş ve bu uzun süre zarfında iki devlet arasında dokuz büyük savaş yaşanmıştır. Aslında 525 yıllık bir süreden söz ederken yaşanan savaş sayısının dokuzda kalması, bu tarihsel sürecin büyük kısmında diplomasi ile çatışmaların engellenebildiğini göstermektedir; demek ki diplomasi tecrübesinin savaş tecrübesinden fazla olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bugün bize düşen, savaşların altındaki gerçek nedenleri bulmak, bunların yeni yetişen kuşaklar tarafından anlaşılarak çatışmaların nedenleri ve çözümlerini doğru yerde aramalarını sağlamaktır.”

Konuşmasında, bugün her iki ülke arasında bir yakınlaşma olsa da bilinç altımızda tarih derslerinde verilen bilgilerin olduğunu ve bunların anlaşmazlıkların gerçek nedenleri ya da nasıl çözüldüğünden ziyade düşman algısını güçlendirmek için yazıldığını belirtti. Türkiye’deki ders kitaplarında Rus yayılmacılığının öne çıkarıldığını, Rusya ders kitaplarından ise, Rusya’nın kendini koruma zorunluluğundan savaşların çıktığını ifade ederek, bu yargılar yerine çözüm odaklı bir anlayışla, çıkan sorunları diplomasi yoluyla giderebilecek kuşakların yetiştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. İki ülke de birbirine komşu olmaya devam edeceğinden ikili ilişkilerin iki tarafın hassasiyetlerini dikkate alan ve iki tarafından da kazançlı çıkacağı bir düzleme taşınması gerektiğini vurguladı.